Cumhuriyetimizin 101. yıldönümünü kutlamanın coşkusunu ve heyecanını ulusca yaşıyoruz.
Bu coşkuyla gururluyuz, onurluyuz, mutluyuz.
Ulus devlet, üniter devlet, laik devlet yapısı ve anayasal düzeniyle Cumhuriyet, Türkiyemizin her alanda ilerleyişin ve ulusal birlik ve beraberliğin en büyük güvencesi olmuştur.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in 20. yüzyılı ayakta geçirmesi büyük başarıdır.. Bu başarıda Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün payı büyüktür. Atatürk, donmuş bir ideolojiye saplanıp kalmamış, “gerçek önder ilimdir” diyerek bizlere miras olarak akıl ve ilimin gösterdiği yoldan gitmeyi öğütlemiştir.
Ama tüm bunlara rağmen günümüzde Türk Ulusu, laik, laik karşıtı gibi ciddi bir çatışmanın eşiğine sürüklenmiştir.
Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi olarak gördüğü lâiklik anlayışının en çok tartışılan konu haline geltirilmesi ise bunun en açık göstergesini oluştururken laiklik karşıtları ile ulusal bütünlüğümüze yönelik saldırıların olmadığı söylenemez.
Lâiklik gibi Atatürk’ün ulus anlayışı da teröre dayalı ayrılıkçı hareket ve gördüğü uluslararası destekle tehdit altındadır. Bu alanda ayrılıkçı hareketin aldığı mesafe de gözardı edilip küçümsenemez.
Türkiye bugün üniter yapısını fiilen ortadan kaldıracak, iki uluslu bir Cumhuriyet olmaya zorlanmaktadır. Öz itibarıyla etnik esasa dayalı özerklik talebi de bunun en somut göstergesini oluşturmaktadır.
Cumhuriyetin nimetlerinden yararlanarak cumhuriyetimize kasdederek ulusumuzun birlik ve bütünlüğüne zarar vermeye çalışan benzer girişimler geçmişten günümüze hep var olmuşlardır.
Bu Cumhuriyet düşmanlarının çabaları, amaçlarına ulaşabilmek için en büyük engel olarak gördükleri Cumhuriyet’e ve onun kazanımlarına yönelik saldırılarını her geçen gün artırma gayreti içinde olmuşlardır. Bir taraftan bu saldırılarla, diğer taraftan etnik milliyetçiliğe ve irticaya dayalı tehditlere zemin hazırlamaya çalışan çabalarla, devletimizi yıkmak, ülkemizi bölmeyi hedeflemişlerdir.
Etnik milliyetçiliğe dayalı bölücülüğün yarattığı terörün çirkin yüzüyle hain saldırılar sonucunda yarattıkları kan ve gözyaşlarıyla varlıklarını göstermeye çalışıyorlar..
Ancak kan ve gözyaşıyla oluşturulan acıları yaşatanlar, karşılarında her zaman Cumhuriyet sevgiyisyle yoğrulmuş Türk Ulusuyla kahraman güvenlik güçlerimiz sayesinde yokedilmeye mahkum olacaklardır.
Türkiye Cumhuriyetinin varlığına kasdedenler ve onların tüm tehditleri, kararlı duruşundan asla taviz vermeyecek olan Türk Ulusu karşısında başarısızlığa uğrayıp yokolmaya mahkum olacaklardır. .
Yine de bu Cumhuriyet ve ulus düşmanlarına karşı her zaman uyanık ve dikkatli olmalıyız.
Cumhuriyet inancıyla ulusundan aldığı güven ve destekle Atatürk ilkelerinin yol göstericiliğiyle daima ileri gitmeyi hedefleyen, dosta güven, düşmana korku veren Türk Silahlı Kuvetlerimizin bu çapulcuların hakkından geleceğine inanıyoruz.
Son zamanlarda demokrasi adına yapılanlar ve Cumhuriyetin onlara tanıdığı olanaklarla TBMM’ne girmeyi başaran Türkiye ve Türk düşmanlığı ile dağdaki teröristlerin uzantıları olduklarını artık gizlemeye bile gerek görmeyenlere bu Cumhuriyetin çocukları en büyük tokatı atacak, Cumhuriyet Türkiye’sini bir avuç çapulcuya bırakmayacaktır..
Bu anlamlı günümüzde; Cumhuriyete olan inançlı tutkumuz ve bağlılığımızla sımsıkı sasahipllenerek Cumhuriyeti armağan eden Ulu Önderimiz Atatürk’ü minnet ve şükranla anıp rahmet diliyor
“YAŞASIN CUMHURİYET” diyorum.
CUMHURİYETİMİZ KOLAY KURULMADI
Kolay kazanılmayan Cumhuriyetimizin çok önemli bir tarihsel gelişimi vardır. Kısaca bir de Cumhuriyetimize nasıl kavuğumuzu hatırlayalım;
29 Ekim 1923 ülkemizde Cumhuriyet yönetiminin ilan edildiği gündür. Bugün ulusal bayram günüdür.
Her yıl cumhuriyet yönetiminin ilanını 28 – 29 Ekim günleri Cumhuriyet Bayramı olarak coşkulu törenlerle kutlarız.
Cumhuriyet Yönetiminden önce devletimizin adı Osmanlı İmparatorluğu idi. Osmanlı Devleti, Osman Bey tarafından 1299’da Söğüt ‘de kuruldu. Osmanlı devlet yöneticisine padişah denirdi. Osmanlı Devletini altı yüz yirmi dört yılda, otuz altı padişah yönetti. Son padişah Sultan Vahdettin’dir.
Eskiden ülkelerde tek kişi egemendi. Ülkelerini diledikleri gibi yöneten bu kişilere padişah, şah, kral, hakan, sultan denirdi. Yönetim çoğu zaman babadan oğula geçerdi.
Oğulun küçük olması, deli olması yönetici olmaya engel sayılmazdı. Böyle tek kişinin kendi başına buyruk, sorumsuz, denetimsiz yönetimine mutlakiyet denir. Mutlakiyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız tek bir kişidedir.
Mutlakiyetle yönetilen ülkelerde zamanla hakana, padişaha, şaha, krala yardımcı olsun diye meclis kuruldu. Meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurur, yasa tasarısını hazırlardı. Bu yasa taslakları hakan, padişah, şah, kral tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimine Meşrutiyet denir.
Ancak meclisin yetkileri genel olarak çok sınırlıdır. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında iki kez meşrutiyet ilan edildi.
Üçüncü yönetim biçimi cumhuriyettir. Cumhuriyet’te egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.
Ulus kendini yönetme yetkisini temsilcileri – milletvekilleri- aracılığıile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde yurttağın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler yasalar yapar, yöneticileri ulusu adına denetler. Yönetilenler dilerlerse seçimlerde yöneticilerini değiştirirler.
CUMHURİYETİ NASIL KURDUK
Osmanlı İmparatorlu?u’nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Pa?a, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a geldi. Erzurum’da, Sıvas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır.” diyordu.
Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Pa?a’yı başkan seçti.
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede dü?mana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.
Tahtını, rahatını düşünen padi?şah, yenilen düşmanla birlikte yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan Barı? Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923’te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923’te Ankara Ba?kent oldu. Atatürk ; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağıdı. Onlara , “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.
Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet’in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet’i korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşlık ödevidir.