Akronom’un Hataylı yazarı Dr. Ferhat Polat, Penguen Kitabevinin düzenlediği imza gününde İstanbullu okurları büyük ilgi gösterdi.
Akronom’un Bursa’da yaşayan Hataylı yazarı Dr. Ferhat Polat, Penguen Kitabevinin ‘Erbulak Kitap Şenliği’nde düzenlediği imza gününde İstanbullu okurlarıyla buluştu.
İstanbullu okurlarından yoğun ilgi gören Hataylı yazarımız Dr. Ferhat Polat’ın eseri Akronom’u okuyanlar daha önce aldıkları kitapları imzalatma fırsatı bulurken, yazarla karşılıklı görüşerek kitap ve kitapta geçen kahramanlar ve konularıyla ilgili sohbette bulunurken görüş ve düşüncelerini belirtirken konuyla ilgili çeşitli sordukları soralarla kafalarındaki soru işaretlerini de gidermiş oldular.
Hemşehimiz ve diğer katılımcı yazarlarımız; Mustafa Kocaibiş, Zeynep Çelik, Ezgi Çağatay Kozanlı, Dilek Özipek Donduran, Ertan Güleç, Alper Meydan, Alper Özkutlu, Serkan Işkı’ı kutluyor nbaşarılarının devamını diliyoruz.
BURSA’DAN ÇOK SAYIDA YAZAR KATILDI
İstanbul’da Bağdat Caddesi’ndeki Penguen Kitabevi’nin düzenlediği ‘Erbulak Kitap Şenliği’nde hemşehrimiz Akronom yazarı Dr. Ferhat Polat’ın yanısıra Bursa ve İstanbul’dan da çok sayıda yazarlarla ayrıca da üç çocuk yazar katılarak okurlarıyla buluştular.
Her biri birbirinden değerli eserleriyle imza gününe katılan yazarlarımızın bazıları ve kitaplarıyla ilgili bilgiler ise şöyle;
Yazar Adı : Ferhat Polat
Kitap Adı : Akronom: Kara Maru’nun Çağrısı
Özeti : Taebis, yitip gitmeden tamamlaması gereken bir görevi olduğunu öğrenir. Bozulan dengeyi yeniden kuracak kişidir O. Karanlık varlık Uul’un saklı büyüleriyle bozduğu bu denge yüzünden sadece masallarda var olduğu anlatılan yaratıklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Karanlık sokak sokak yayılmaktadır ve denge sağlanamazsa her şey onun hiçliğine karışacaktır. Böyle bir zamanda cevaplarını aradığı uzun bir yolculuğa çıkar Taebis. Yanında her daim ona güç veren yol arkadaşları vardır. Masalsı varlıklarla dolu bir dünyada türlü maceralar yaşarlar. Kâh fırtınaların ardındaki denizlerde seyahat ederler kâh bir çölde. Hayatın mührünü ve Ak Maru’yu bulurlar. Yeni dostlar ve yeni düşmanlar edinirler. Yol en sonunda onları Semb şehrine getirir. Ancak burada başka bir tehlikeyle yüzleşeceklerdir. Eski çağlarda büyük bir istilaya sebebiyet vermiş ve bu yüzden Demir Set’in ardına hapsedilerek cezalandırılmış Murghullarla. Defalarca deneyip aşamadıkları seti bozulan denge sayesinde geçmeyi başarmışlardır nihayet. Böylece karanlığın dişleri Kara Maru da özgür kalır onlarla birlikte. Yeni efendileri. İstila ordusu Semb’e yürürken Kara Maru da yüzyıllardır kin tuttuğu ak yarısına intikam dolu çağrılar yapar. Elbette Ak Maru buna kayıtsız kalamayacaktır.
Gerçeği mi arıyorsunuz? Önce masallara bakmalısınız. Onlar güçlülerin yazdığı tarihi değil gerçek olanı size fısıldarlar. Unutulmuş olanı. Belki o yüzden sevilmez masalcılar. Doğruyu söyledikleri için. Ve belki bu yüzden bir bir yitip gitmişlerdir zaman içerisinde. Taebis de onlardan biridir. Henüz yitip gitmeyenlerden. Saptırılmış gerçekliği görüp gerçek gerçekliği arayanlardan.
Akronom, fantastik edebiyat adına yeni bir soluk. Epeyce derin ve uzun bir soluk.
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Mustafa Kocaibiş
Kitap Adı : Zula
Özeti : 15. yüzyıl İstanbul’u dünyanın önemli ticaret merkezlerindendir. Bu durum her alanda çeşitli etkiler yaratır. Afrika’dan getirilen vahşi hayvanları, özellikle de maymunları beslemek giderek zenginlik göstergesi olur. Bu durum bazı rahatsızlıklar doğurur. Yeni atanan Rumeli Kazaskeri fetva çıkartılmasını sağlayarak toplu bir maymun katliamına neden olur. Kapalıçarşı’da tüccarlık yapan Ahmet çok sevdiği maymununu kurtarmaya çalışır. 1955’teki 6-7 Eylül olaylarında ise Kapalıçarşı’da çalışan Rum genci Niko’nun olaylar esnasında sığındığı dükkânda bulacağı zula, yüzyıllar geçmesine rağmen olayların kesişmesini sağlar.
Zula, başarılı bir paralel kurguyla, soykırımın diller, dinler, cinsiyetler, ırklar, türler arasında bir biçimde tekrar ettiğini anlatmaya çalışıyor. Zaman ve mekân değişse de kötülük hep varlığını sürdürüyor; sadece üzerindeki elbiseyi değiştiriyor.
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Zeynep Çelik
Kitap Adı : Yaşamadığım Bir Gün
Özeti : Tuna çukur açmayı seviyor. Toprakla bağı dedesinden geliyor. Çukur açmayı ondan öğreniyor. Önce çiçeklere sonra insanlara. Bir mezar kazıcı olarak açtığı her çukur içine doğru giden bir kuyuyu daha da derinleştiriyor. Kendisini kazıyor Tuna. Duygu karışıklıkları hayal kırıklıklarına sürüklüyor. Ama çukur açmayı bırakmıyor. Tuna kazıyor Yasamadığım Bir Gün’de.
Kişi önce çocukluğunu sonra geleceğini terk ederse kendisi olabilir mi? Yüzeysel bir hayattaki planlı ilişkilerin içinde topluma tutunamazsa varoluşunun anlamını hayatta olmayanlarda bulabilir mi? Yaşamının anlamı seçmediklerinde, yasamadıklarında gizli midir? Kişi, gerçekten yasamadığı her günü bir ceset gibi kendi elleriyle açtığı mezara gömüyor olabilir mi? Yasamadığı günlerine ait bir mezarlığı var mı herkesin?
Ölüm geldiğinde başka hiçbir şeyin anlamı kalmayacak.
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Ezgi Çağatay Kozanlı
Kitap Adı : Takdir
Özeti : Takdir, Adana’da kendisinden önce doğan ve ölen kardeşlerinin adaklısıydı. Saç örgülerine bağlanmıştı kaderi. Takdir’in üzerine biçilen her türlü elbiseyi çıkarma çabası etrafına bir duvar inşa etmesine neden oldu. Kaçtıkları, bir biçimde karsısına çıktı. Geçmişle yüzleştikçe inşa ettiği duvarın kendi üzerine yıkıldığını fark etti. Çıktığı yolculukta kendisinden kaçabilecek miydi yoksa nereye giderse gitsin kaçtıklarını yanında mı götürecekti?
Takdir, ötekileştirmenin, ötekileştirirken yabancılaştırmanın romanı. Çoğunluğun çizdiği çemberin içinde kalıp özgürlüğünü aramanın zorluklarını anlatıyor. Kişinin içine doğduğu ailenin, toplumun, coğrafyanın dayatmalarının benliğini hırpalamasına ışık tutuyor. Farkındalığı yüksek bireylerin kimliğini arayışının sancılarını sorgulamak istiyor.
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Dilek Özipek Donduran
Kitap Adı : Labirent Bul Beni
Özeti : İçine konulduğu fanusta ilk büyük yarasını alan Aslı, toplumsal kodların oluşturduğu şemsiyenin gölgesinde yanlış bir karar verir, sevemediği birisiyle evlenir. Hayal kırıklıklarının da etkilediği bu karar büyük bir özgüven fırtınasına dönüşür. Maruz kaldığı psikolojik şiddet, toplumsal normları sorgularken diğer yandan da teslimiyetine zemin hazırlar.
İçine düştüğü labirentte yazdığı yazılarla labirenti kendisinin kurduğunu fark ederse kişi? Labirentin çıkmazlarını kendisi için hazırladığını anlarsa? Ya labirentin içinde kendisine benzeyen başkalarıyla karşılaşırsa? Ve karşılaştığı kişiler kendisine kendisinden daha çok benziyorsa? O zaman is, labirentin kendisine düşer.
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Ertan Güleç
Kitap Adı : Kelebekler ve Sinekler, Sineklerin Dansı
Özeti : Başarılı bir avukat, Levent. Ortağı Ali’nin ölümü onu sarsıyor. Çamurdan yapılmış eski bir köy evinde yavaş yavaş ölüyor. Ölürken de işlediği cinayetleri anlatıyor. Hem de okura öfkelenerek. Levent’e kızdıkça onu anlamaya başlıyorsunuz. Kelebeklerle sineklerin ayrı sınıflar olduğunu, feda edileceklerin değiştiğini, duyguların farklılaştığını görüyorsunuz.
Kullandığı farklı üslupla gerçekleri doğrudan suratınıza çarpan Levent’in kansere yakalanan eşi Merva’yı hayatta tutma mücadelesinde kaybettiklerini gördükçe onu sevmeye başlıyorsunuz. Sevmeyin!
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Alper Meydan
Kitap Adı : Karlışehir’in İnsanları
Özeti : Doğmadan ölen, doğarken ölen ve doğduktan sonra ölen çocuklar, zorunlu hizmetin bitmesini bekleyen sürgün memurlar, aşklarına ulaşamayanlar, ulaştıkları aşkları ziyan edenler, eylem birliğindeki çocukların eseri olan bir kardan adam, kızıl bayrağı tarihe yazanlar ve tarihten silenler, ötekileştirilmişler, terk edilmişler, ihanete uğrayanlar, ihanet edenler, devrimci delilerle, deli devrimcilerin samimi birlikteliği, işkencede çözülenler, işkencede delirenler, boğulan fakat ölemeyenler, yola çıkanlar ve yoldan çıkanlar, merhamet nöbeti tutanlar, umuda yolculuk edenler, gidenlerin ardından ağıt yakanlar, yolları yeniden kesişenler, yollarda verilen kayıplar, ölmek isteyip ölemeyenler, yaşamak isteyip yaşayamayanlar, Allah ile konuşanlar, cellat ile konuşanlar, kendi kendisiyle konuşanlar, hiç konuşmayanlar…
Onlar karlı şehrin insanları. “Bir de buradan bakın,” diyorlar, “yaşamın katı gerçekliğine.” Sarsıcı bir gerçeklik etkisi yaratıyorlar çünkü onlar yaşıyorlar.
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Alper Özkutlu
Kitap Adı : Zamanı Azdı Dedem Ondan Azdı
Özeti : Ücra kasabalarda zoraki ilişkilerle bunalan atanmış memurlar, Latince bilgisi işe yaramayan yeni mezun bir doktor, özgürlüğe koşularında başkaldırıları insanı kıskandıran inekler, çoğu zarar azı karar ilişkideki komşular, köy kahvelerinin dumanlı havasında beliren mitolojik karakterler, dededen toruna devrolan yasak elma, savaşa sevişirken bakanlar, aydınların kılavuzluğunu reddedip kargayı takibe alanlar, bir depremle gündelik hayatı özlemeye başlayanlar, Kabil’i sevmeye çalışanlar…
Zamanı Azdı Dedem Ondan Azdı, öğrenilmiş çaresizliğin, dayatılmış korkuların, cesur cahilliğin, farkındalığın hüznünün, kendinle yüzleşmenin kitabı. Yazarın da dediği üzere; “Hikayeler geçmişteki acıları nasıl bal eylediğimizle ilgili. Yaşıyorsan hâlâ, o anılarla yaşamak zorundasın. Hafızan silinirse tatlı anıların da silinir, öyleyse acıyı tatlıya bağlamak gerekir bazen.’’
__________________________________________________________________________________
Yazar Adı : Serkan Işkın
Kitap Adı : Günü Geldiğinde
Özeti : Duygu körlüğü yaşayan Selman. Fiziksel acı hissetmeyen Akın. Tuhaf bir biçimde yolları kesişen bu iki karakterin yaşamlarını geçmişleri şekillendirmiştir. Begüm’ün hediye ettiği tablodaki bir ayrıntıyı fark eden Selman, doğduğundan beri ağlamayan yeğenini görmek için yola çıkması gereken Akın’a eşlik edecektir. Bu bir dönüşüm yolculuğu olacak mıdır? Yolculuk tamamlandığında kaçtıklarından kurtulabilecekler midir? Yoksa nereye kaçarlarsa kaçsınlar gölgeleri de yanlarında olacak mıdır?
Serkan Işkın, varoluşun kuytularında gezinirken özgün bir üslup kullanıyor. Derin sorgulamaları atmosfere uygun bir dille aktarıyor. ‘Günü Geldiğinde’ sizi uzun süredir kullanılmayan gizemli bir arabaya bindirip yolculuğa çıkartıyor. Bir anda kendinize dışarıdan bakmaya başlıyorsunuz.