“Hatay ve Deprem Gerçeği” kitabı, Hataylıların yoğun olarak göç etmek zorunda kaldıkları Ankara’dan başlayıp Mersin ve Antakya’da gerçekleştirilen etkinliklerin ardından 15 Temmuz’da da İzmir Tabip Odası’nda yapıldı.
Hatay Kültür Sanat Edebiyat Platformu tarafından kısa zamanda ve kolektif emekle hazırlanan “Hatay ve Deprem Gerçeği” kitabının tanıtımı ve aynı çerçevede Sibel Tekin tarafından hazırlanan belgesel gösterimi, farklı kentlerde halkla buluşturulmaya devam ediyor. 6 ve 20 Şubat depremleri nedeniyle Hataylıların yoğun olarak göç etmek zorunda kaldıkları Ankara’dan başlayıp Mersin ve Antakya’da gerçekleştirilen etkinlikler, 15 Temmuz’da da İzmir Tabip Odası’nda yapıldı.
Hatay’ın Ölüdeniz, Doğu Anadolu ve Kıbrıs zonlarının birleştiği noktada yer alması nedeniyle onlarca büyük depremle yıkıma maruz kaldığını, tarihsel-kültürel ve toplumsal açıdan bu yıkımların altından kalkmayı başaran bir dayanışma ve yaratıcılıkla bugünlere geldiğini vurgulayan platform üyelerine 3 Temmuz’da konteyner mekanını açan Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz, “Bu çok değerli kitabı tarihe not düşmek yanında halkın haklarını bilmesi ve örgütlü biçimde sağlığına, geleceğine sahip çıkması bakımından önemsiyoruz. Katkıda bulunan tüm arkadaşlara teşekkür ediyoruz.” dedi. Platformun Dönem Sözcüsü Müslüm Kabadayı, “Kadim kültürlerin ortak yaşama bilinciyle sentezlendiği Hatay coğrafyasının doğasından kaynaklanan deprem gerçeğiyle, 6 ve 20 Şubat depremlerinin yarattığı büyük yıkım nedeniyle her açıdan, bilimsel temelde yüzleşmesi gerekiyor. Üç ay önce kurulan Platformumuz, bu gerçekle yüzleşmenin bir yapıtı olarak bu kitabı hazırlayıp yayımlarken, birçok bilim insanının, sanatçının ve edebiyatçın çalışmaları yanında ASİ-DER, KADOP, Hatay Barosu, Hatay TMMOB, İHD Hatay Şubesi tarafından hazırlanan raporları, dava dilekçelerini, mahkeme kararlarını, İskenderun Ses Gazetesi’ndeki makale ve denemeleri bir araya getirerek beş bölümden oluşan kapsamlı bir yapıtı kamuoyunun yararlanmasına sundu. Bir daha emkaz altında kalmamamız için bilimsel ve teknolojik veriler ışığında planlanan tarihi-kültürel dokusuyla uyumlu kentlerimizi yeniden yaşamımızın temeline yerleştirmemiz şarttır. Bunun dışındaki her türlü yağmacı ve talancı zihniyetle yapılacak girişimlere Hatay halkının izin vermemesi gerekiyor.” dedi. Hatay Tabip Odası’na katkılarından dolayı Teşekkür Belgesi sunan Müslüm Kabadayı, Platformun üç aylık Dönem Sözcülüğünün bittiğini, yeni Dönem Sözcüsü ve Platformun bileşenlerinden Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi’nin temsilcisi olan Dolunay Aker’e Teşekkür Belgesini vererek dönem sözcülüğünü devretti.
Dolunay Aker, “Depremin doğal yıkımının ötesinde binlerce yılda oluşan toplumsal, kültürel hafızamızı yok etmek isteyenlere karşı hafızamıza sahip çıkmanın bir yapıtı olarak bu kitabı çok önemsiyoruz. Emeği geçen herkese, kurumlara teşekkür ediyoruz. Yeni dönemde yeni temsilciliklerle kolektif çalışma olanağımızı daha da geliştirmeye çalışacağız.“ dedi.
Kitapta yer alan hukuki belgelerin oluşmasında yoğun emeği geçen Avukat İbrahim Göçmen, KADOP Sözcüsü Murat Tenekecioğlu, HAMOK Dönem Sözcüsü Yahya Hamurcu ve Kenan Kantarcı da kitap için teşekkürlerini dile getirdiler. Ortak çalışmanın yolunu birlikte açmak gerektiğini vurguladılar. Etkinlik, Sibel Tekin’in düzenlediği Hatay ve Deprem Gerçeği adlı belgesel gösterimiyle bitirildi.
Daha sonra Hatay Kültür Sanat Edebiyat Platformu’nun çalışmalarına katkılarından dolayı Hatay Tabip Odası’na ve Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi’ne Teşekkür Belgesi takdim edildi. Hatay Kültür Sanat Edebiyat Platformu, bu etkinlik vesilesiyle platformun deprem bölgesinde saha çalışmalarının devam edeceğini belirttiler.
15 Temmuz’da İzmir Tabip Odası’nda düzenlenen etkinliğin açış konuşmasını yapan İzmir Müzisyenler Derneği Başkanı ve Platform üyesi Oktay Çaparoğlu, “Depremin yarattığı fiziki yıkımın yanında sosyolojik ve psikolojik yıkıma karşı dayanışmayla direniyoruz. İzmir’den deprem bölgesine gıda ve giysi yanında müzik aletleri ve eğitimi açısından da katkıda bulunduk. Hatay Kültür Sanat Edebiyat Platformu olarak ortaya konan bu kitap ve belgeselin geleceğimize ışık tutan önemli yapıtlar olduğunu düşünüyoruz.” dedi. Kitabın ve belgeselin hazırlanmasına öncülük edenlerden Müslüm Kabadayı da, “Bu sıcak günlerde depremzedelerin yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek, kurum ve kuruluşları kamu hizmetlerini daha çok vermeye çağırmak, dayanışmayı güçlendirmek, kitaptan ve belgeselden daha çok insanın yararlanmasını sağlamak üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz. İki hafta önce Hatay’da yaptığımız çalışmalar bir kez daha gösterdi ki, su başta olmak üzere halkın temel ihtiyaçları karşılanmıyor. Asbestli toz bulutu, deprem bölgesinde yaşayanların sağlığını tehdit ediyor. Fayın geçtiği bilinen Kızıldağ eteklerindeki köylere ait tarım ve hayvancılık alanları zorla kamulaştırılarak yapılaşmaya açılmak isteniyor. Bunların hepsine karşı mücadeleyi yükseltmek zorundayız.” dedi. 68 Kuşağından Ömer Özdal da, Antakya’da meydana gelen demografik değişimin yarattığı çatışma tehlikesine dikkat çekti. Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Ender Özbay, “Antakya’nın sit alanında yapılacak çalışmaların gecikmeden ve orayı iyi bilen bilim, sanat insanlarınca hazırlanıp uygulamaya konulması şart. Temas halinde olduğumuz bilim ve sanat insanlarıyla görev almaya hazırız. Ben bunu yetkililerden istedim ama bir yanıt alamadım.” dedi. Elektrik teknikeri Mehmet Gündüz de, depremi İskenderun’da yaşadığını, işçi arkadaşlarından kayıplar verdiklerini, ilk gün orada gördükleri askerleri daha sonra görmediklerini, kendi olanaklarıyla göçük altında kalanları kurtardıklarını, sorumlu kuruluşların zamanında müdahale etmesi halinde ölenlerin yarısının kurtarılabileceğini dile getirdi. Soruların yanıtlanması ve belgeselin izlenmesinden sonra kitap tanıtılarak etkinlik bitirildi.
26 Temmuz’da aynı etkinlik Bodrum TAKSAV’da gerçekleştirildi. TAKSAV adına konuşan Kemal Ulusaler, “Beş yıldır burada kültürel, sanatsal ve edebi çalışmalarını sürdüren bir kurum olarak Hatay ve Deprem Gerçeği kitabının tanıtımının ve belgesel gösteriminin burada yapılmasından mutluluk duyuyoruz.” dedi. Platform adına söz alan Müslüm Kabadayı, “M.Ö. 148’den bu yana çok sayıda büyük yıkım geçirmesine karşın Antakya’yı ayakta tutan üç önemli doğal özellik söz konusudur. Amik Gölü ve Ovası’nın verimliliği, Asi’nin (Orontes) canlılığı, Habib-i Neccar Dağı’nın (Silpius) koruyuculuğu… Ne yazık ki bu üç önemli doğal güzellik, talancı güçler tarafından 1950’lerden bu yana adım adım Hatay halkının elinden alınmaya çalışıldı. Verimli topraklar cama betona boğuldu. Depremselliği ve yakın zamanda depremin beklendiği Hatay Valiliği’nin 2021’de yayımlanan raporunda açıklandığı halde, genel ve yerel yönetimlerce hiçbir önlem alınmayan Hatay’ımız, depremden en büyük zararı gören il oldu. Bunun hukuk önünde hesabını sormak üzere Hatay Barosu ve uzman avukatlar öncülüğünde suç duyuruları yapıldı, davalar açıldı. Hatay Kültür Sanat Edebiyat Platformu olarak hazırladığımız bu kitabın bir değeri de bu hukuki belgelere yer vermesidir. Bir daha halkımızın enkaz altında kalmasını istemiyorsak, depremin doğal yıkımına karşı hazırlık yapmayan, depreme dayanıksız yapılaşmaya izin veren tüm sorumluların mutlaka hesap vermesini sağlamak zorundayız. Bazı belediyelerin depremden sonra imar planlarını askıya çıkarmasındaki yağmacı anlayışın önüne geçmek, bilimsel ve teknik veriler ışığında depreme dayanıklı kentlerin kurulmasını sağlamalıyız.” dedi. Amik Barak müziğini derleyip icra eden Asım Kuzuluk, “Hatay’ın kültürel dokusunu koruyup geliştirecek bir projeye ihtiyaç var. Bunun için HBB ve Valilik düzeyinde yaptığımız girişimler ne yazık ki hayata geçirilmedi. Öncelikle ortak yaşama ve bunun için de kültür-sanat politikası şart.” dedi. Anne tarafından büyük dedesi Hoca Bekir Efendi’nin Antakya kültürüne eğitimciliği yanında kurduğu kütüphaneyle önemli katkıda bulunduğunun altını çizen Maden Mühendisi ve sanatçı Mete Alpsar, çocukluk ve gençliğinde gidip gördüğü güzel mekanların belleğinde derin izler bıraktığını vurguladı. Eski Antakya’nın o dokusuna uygun olarak ayağa kaldırılmasını istediğini belirtti. Belgeselci İmren Doğan da, Hatay’la ilgili yaptığı belgesellerin kentin dokusuna uygun yeniden yapılanmasında örnek alınabileceğinin altını çizdi. Bu belgesellerin kamuoyu yaratmak için Hatay Kültür Sanat Edebiyat Platformu tarafından gösterilmesi uygun görüldü.
Etkinlik, sorulara verilen yanıtlar, belgesel gösterimi ve kitabın tanıtılmasıyla sonlandırıldı.