Hatay Kültür Koruma ve Yaşatma Derneği yönetim kurulu üyeleri ve Başkanı Prof. Dr. İskender Sayek öncülüğünde, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO), Antakya Ticaret ve Sanayi Odası ile Antakya Tarih ve Kültür Vakfı’nın katılımı ile düzenlenen Depremin 2. yılı anma etkinlikleri kapsamında ekonomik toparlanma ve yeniden yapılanma süreci, İskenderun’da bir panel düzenlendi.
İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası salonunda düzenlenen toplantının açılış konuşmasını Prof. Dr. İskender Sayek yaptı. Açılış konuşmasının ardından 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybedenler anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.
Panele İskenderun Kaymakamı Muhammet Önder, İTSO Başkanı Levent Yılmaz, Deniz Ticaret Odası İskenderun Şubesi Başkanı Kemal Kutlu, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Antakya Kültür ve Tarih Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alaaddin Tileylioğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Hatay’da depremin getirdikleri ve götürdükleri sunumda Dr. Eşref Atabey, Arsuz, İskenderun ve Antakya depremselliği, zemin durumu, zemin sıvılaşması, toz, asbest riski, yerleşim alanları ve su sorunlarını ele aldı, sorunlu zeminlerdeki yerleşimlere dikkat çekti, uygunluk haritasını paylaşılarak konuyla ilgili görüşler belirten Dr. Atabey’den 3 öneride bulundu.
Atabey, eğitimlerle deprem bilincini oluşturmak, depreme dayanıklı bina ve tesisler yapmak, mevcut olanları iyileştirmek, ovalar, tarım alanları ve kıyılarda izin vermemeye dikkat çekti.
MOLOZLAR İÇİNDEKİ ASBESTLE HAVA VE SU İÇİN TEHDİT
Moloz döküm alanlarının seçimindeki sakıncalara dikkat çeken Atabey, vadilerin ve ekili alanlara yakın sahaların moloz içerdiği malzemeden dolayı da doğru seçim olmadığını, yeraltı suyu rezervlerinin de molozlardan etkilendiğini belirtti.
Nardüzü, Karahüseyinli, Bekbele, İssume’de alanlara moloz döküldüğünü, zeytinlik, tarım alanları ve vadi-yamaçların seçildiğini ifade eden Atabey, “Dökülen molozların içinde demir, aliminyum, plastik, ve pvcnin yanında radyoaktif, civalı, asbestll atıklar var. Bu nedenle molozların gelişigüzel dökülmemesi lazım. Çünkü 1930-1980 arası üretilen 3 bin kalem inşaat malzemesinde asbest kullanılmıştır. Yıkıntılarda, molozlarda aspest yoktur demek bilimsel olarak mümkün değil” dedi.
HATAY’DAKİ 57 ADET TAŞOCAĞI DOĞAL YAPIYI BOZUYOR
Bölgenin su kaynakları için molozun yanı sıra taşocaklarının da büyük bir oluşturduğunu ifade eden Atabey, Hatay’da depremden sonra 54 adet kalker ocağı ile 3 mermer ocağının açıldığını ifade ederek, “Hatay Yatırım Koordinasyon başı çekiyor. Taşocakları özellikle Antakya’da büyük risk, tehlike yaratıyor. Taşocakları doğal yapıyı bozar. Yerinden kaldırılan kaya kütleleri su rezervi deposudur. Kaya deyip geçmeyin. Kar ve yağmur suları kırık ve çatlaklardan kayaların içinden süzülerek depo olur. Özellikle kireçtaları su deposudur. Bu kayaları kaldırdığınızda o nehir ve kaynakları kendi ellerinizle kurutmuş oluyorsunuz” dedi ve taşocaklarının bilimsel temelli, ihtiyaca göre uygun yerde açılmasının önemine işaret etti.
KAYA ZEMİNİ VE YATAY YAPILAŞMA ERZİN’DE DEPREMİN ETKİSİNİ AZALTTI
Hatay’da depremden en az etkinen ilçenin Erzin olduğunu bunun nedeninin ise yatay yapılaşma ile birlikte zemininin eski lav kayalıklarından kaynaklandığını belirten Atabey, “Erzin’in zemininin altında eski lav kayaları var. O tarlalara kuyu vurduğunuz zaman altında lav kayaları çıkar. Ondan dolayı Erzin etkilenmedi” şeklinde konuştu.
Atabey, İskenderun’da çökme ve su basmasının deprem sırasında kıyılarda çökme ve heyelandan dolayı olabileceği gibi o anlık bir tusunami etkisi ya da yer kabuğunun eğimlenmesi etkisinden de kaynaklanmış olabileceğini düşündüklerini aktardı.
DOÇ. DR. SONYEL OFLAZOĞLU: DEPREME HAZIRLIKLI OLMAYAN HATAY’DA 15 BİN İŞLETME ZARAR GÖRDÜ
Deprem anma programının panelistlerinden Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sonyel Oflazoğlu, deprem sonrası Hatay’ın ekonomik yeniden yapılanması ile ilgili yaptığı konuşmasında; Hatay’ın ekonomik yönden depreme hazırlıklı olmadığını, dirençli işletme yapısı ve kültürünün inşa edilmesi gerektiğine işaret etti.
Depremin ardından 15 bin işletmenin zarar görmesiyle ciddi bir işgücü kaybı yaşandığını, göçün özellikle kadın istihdamını daralttığını kaydetti. Deprem sonrası e-ticaret yapan kobi sayısında önemli ölçüde artış olduğuna dikkat çeken Oflazoğlu, ulusal ve uluslararası kuruluşların geçici istihdam yaradan projeleri ve sosyal yardımların STK’ların yavaş yavaş bölgeden çekilmesiyle daraldığını, ancak bu süre içinde eğitimle vasıflı işgücü oluşturulamadığına dikkat çekti.
Üretim deseni ve zinciri için marka kurulu oluşturulmasının da önemine dikkat çeken Oflazoğlu, kooperatiflerin üretimlerinde de kümeleme yapamadığını belirterek, “Sivil toplum sektörünü, yerel halkla, üniversite ve ticaret sanayi odaları ile buluşturmalıyız” şeklinde konuştu.
PROF. DR. ALİ DEMİRSOY, HATAY’IN NEDEN YAŞATILMASI GEREKLİLİĞİNİ ANLATTI
Panelislerden Prof. Dr. Ali Demirsoy, Hatay’ın neden yaşatması gereklilği konusundak görüşlerini ifade ederken, kentin tarihî ve ekolojik önemine dikkat çekti.
DOÇ.DR. YELDA MERT, DEPREM SONRASI YAPILAŞMA PLANLAMASINI ANLATTI
Panelin son konuşmacısı İSTE’den Doç. Dr. Yelda Mert ise, deprem sonrası yapılaşmada planlama konusunda bilgilendirmede bulunarak yapılaşmanın planlamasına dikkat çekti.