ASİ-DER’LİLER, DAHA ÖNCEDEN BELİRLEDİKLERİ EN ÇOK YIKIMIN VE EN ÇOK CAN KAYBININ MEYDANA GELDİĞİ 70 NOKTADA SABAHA KADAR UYUMAYIP FANUSLARLA ACILARINI PAYLAŞARAK, KAYBETTİKLERİ CANLARA BORÇLU, KADİM ŞEHİR ANTAKYA’NIN DA TEKRAR AYAĞA KALDIRILACAĞINA İNANÇLARININ TAM OLDUĞU KARARLILIĞINI GÖSTERDİLER
Başta Antakya olmak üzere, Samandağı, Defne, Kırıkhan, İskenderun gibi depremin şiddetinin ve can kaybının en çok olduğu belirlenen 70 noktada yakılan ateşlerin etrafında yakılan fanuslarla depremin olduğu 04,17’ye kadar ağıtlar, türkülerle acılarını paylaşarak kentlerinin ve kendi geleceklerinin ayağa kaldırılması için güç birliğinde bulunup sergiledikleri dayanışma örneğile inançlarını yinelediler.
En çok yıkımın olduğu, en çok can kaybının yaşandığı 70 yerden seslerini yükselterek “üzerinden 1 yıl geçmiş deniyor depremin ama bizim kaybettiğimiz canlara borcumuz, bu kadim şehre inancımız var” dediler ve bu konudaki duygularını, düşüncelerini, yaşadıklarını, sıkıntılarını, önerilerini ve taleplerini ise şu satırlarla dile getirdiler:
ÜZERİNDEN 1 YIL GEÇMİŞ DENİYOR DEPREMİN! AMA KAYBETTİĞİMİZ CANLARA BORCUMUZ, BU KADİM ŞEHRE İNANCIMIZ VAR!
Kaybettiğimiz canlara borcumuz, bu kadim şehre inancımız var!
Herkes için yaşamının küçük bir parçası. Bizim içinse acılara tutunduğumuz bütün ömrümüz.
Üzerinden 1 yıl geçmiş deniyor depremin. Yani o günden sonra kainatta 365 kez kendi etrafında dönmüş dünya, takvimde 12 koca ay. Bizim içinse donmuş bir zaman, resmi rakamlarla aramızdan ayrılan 21.800 can…
Üzerinden 1 yıl geçmiş deniyor depremin. Birileri için, ayrımcılık, yeniden seçilme telaşı. bizim için anılarımız, geçmişimiz ve geleceğimizle birlikte yıkılan bir şehir.
Üzerinden 1 yıl geçmiş deniyor depremin. Birileri için projeler, ihaleler, yeni rant alanlarışaşalı açılışlar, büyük ve boş vaatler. Bizim içinse elektrik kesintili, susuz çadırlarda, seralarda ve konteynırlarda süren hayatlar..
Üzerinden 1 yıl geçmiş deniyor depremin. Birileri için “herşeyin yapıldığı, hayatın normale döndüğü” yalanını tekrarlamanın, yatırım, bütçe ve teşvik getirmemenin utanmazlığı. Bizim için ise asbestli moloz tozlarının altında nefes alamayan yüzbinler. Mersin’den Izmir’e, Ankara’dan Muğla’ya ülkenin dört bir yanına dağılan Antakyalıların dayanılmaz geri dönme özlemi ile geçen koca 1 yıl…
Evet, 6 şubat 2023 günü deprem oldu, sonrasında da 20 Şubat tarihinde bir deprem daha. Binlerce ev yıkılıp on binlerce insan hayatını, yüz binlercesi evini, işini, yakınını kaybetti. Depremi anlık yaşamayan diğer illerdeki yakınlarımızla birlikte bütün geçmiş ve gelecek hayallerimiz tuzla buz oldu.
Onlarca yıldır Antakya’nın kültürel zenginliğini, farklı din ve mezheplerden yurttaşların bir arada yaşama becerisini kavrayamayan yöneticilerin adil ve eşitlikçi olmayan hatta ayrımcılığa varan tutumları, 6 Şubat deprem felaketinde çok daha derin izler bıraktı.
Depremin üzerinden 1 yıl geçmeden buradaki halkı unutan anlayışın, on yıllardır bu şehirde yurttaşların önemli bir kesimini yok sayıyor olması iyice açığa çıktı.
1 Yıl sonra ilk günlerdeki çağrılarımızı yinelemek zorunda kalıyoruz;
On binlerce canımızı kaybettik…Binlercemiz sakat, yaralı yetim ve öksüz! Günlerce kurtarılmayı bekleyen kardeşlerimizin seslerinin yankısı kulaklarımızda devam ederken evlerimizi, işyerlerimizi kaybettik. Atölyelerimiz, bürolarımız, muayenehanelerimiz, depolarımız, ahırlarımız, okullarımız, hastanelerimiz yıkıldı. Yıkılmayanlar da hasarlı olarak yıkılmayı bekliyor. İşimiz, aşımız, gelirimiz, geleceğimiz yok oldu. Moloz yığınlarının yarattığı sağlık risklerini ve çıkaracağı halk sağlığı sorunlarını saymak bile istemiyoruz. Evlerimizin, işyerlerimizin akıbeti konusunda net, güven veren ve haklarımızı koruyan bir kamu idaresi yerine nereye varacağı belirsiz “başvurular” yapmamız isteniyor.
Birçok kişi ve kurumun yardım çabaları ile birlikte, ASİ-DER olarak halkımızı yalnız bırakmamaya ve büyük bir dayanışma kampanyasını bugüne kadar olduğu gibi kesintisiz biçimde sürdürmeye kararlıyız.
Antakya, Defne, Arsuz, Hassa, Kırıkhan ve Samandağ başta olmak üzere Hatay’ı görmeyen gözlere, duymayan kulaklara bir kez daha en açık hali ile ilan ediyoruz:
Bu deprem afeti karşısında “kendi yağımızla kavrulmamızı” bekleyenlere; kaderimize razı olup yıkıntılar içinde ağıt yakacağımızı umanlara; toprağımıza, işyerlerimize göz koyanlara, bizlerin yardım bekleyen-dilenen bir halk olacağımızı zannedenlere buradan en açık biçimde ve en gür sesimizle sesleniyoruz.
Koruyucu ve kollayıcı olduğuna “inandığımız” Bahur dumanlarının o mistik etkisinden aldığımız güçle, hem kendimizi hem de şehrimizi ayağa kaldıracak; her zaman olduğu gibi laik, demokratik ve barış içindeki bir ülkede huzur içinde yaşayacağımız bir Antakya’yı – Hatay’ı yeniden yaratacağız!.
Kaybettiğimiz canlara borcumuz, bu kadim şehre inancımız var!