ASİ-DER Kurucu Başkanı Av. Metin Atlan, 17 Ağostos 1999 Gölcük depreminin yıldönümü dolayısıyla yaptğı açıklamada; Beklenen Marmara depremine dikkat çekmek, geç kalınmış olsa da halihazırda alınması gereken hangi önlem var ise ivedilikle almak, 6 Şubatta yaşanan felaketin tekrarının yaşanmasına engel olunması gerektiğine dikkat çekti.
Atlan, 6 Şubat depreminde insanların günlerce kurtarılmayı beklediği ve zamanında müdahale edilmediği, binlerce insanın bu nedenle öldüğü herkesin malumu olduğunu, böyle durumların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine işaret ederek yaptığı açıklamasında şöyle dedi:
Yaşamın dinamik, devingen ve değişken olduğu gerçeğinden hareketle, tabiatın belli dönemlerinde, bize göre afet ona göre faaliyet nevinden birtakım hareketlenmeler, irrasyonel zihniyetle yönetilen toplumlarda çoğu zaman felakete dönüşebilmektedir.Yaşadığımız coğrafya genç oluşumlu ve dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Nimalya deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Ülkemiz sınırları içinde yer alan kısmı Kuzey Anadolu Fay hattı olarak adlandırılmaktadır. Bu hat, Türkiye’nin kuzey kesiminde doğu-batı doğrultusunda uzanan yaklaşık 1,500 km uzunluğunda ve tahmini yaşı 12 milyon yıl olan bir fay hattıdır. Resmi kayıtlara göre 39 bin 962 kişinin vefat ettiği 1939 Erzincan Depremi, 18 bin 373 kişinin vefat ettiği 17 Ağustos 1999 Gölçük depremi ve eli kulağında olan Marmara depremi bu fay hattı üzerinde yer almaktadır. Diğer büyük fay hattı 550 km. uzunluğundaki Doğu Anadolu fay hattıdır.
ÜLKEMİZ BİRİNCİ DERECEDE DEPREM BÖLGESİ
6 Şubat 2023 tarihinde resmi kayıtlara göre 50 bin 738 kişinin vefat ettiği ve 11 ilin yıkılmasına neden olan bu hat, Hatay ilinde başlayıp Karlıova(Bingöl)’de KAF ile birleşen hattır. Birçok fay hattından oluşan ve yerin altında adeta ağ ören Ege Fay hatları ile yukarıda zikredilen kuzey anadolu fay hattı ve doğu anadolu fay hattının birçok kolu olduğu göz önünde bulundurulduğunda ülkemizin birinci derecede deprem ülkesi olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Yüzyıllardır tekrar eden irili ufaklı birçok depremin meydana gelmiş ve deprem konusunda yüzlerce akademik çalışma yapılmış olmasına rağmen deprem gerçeği müfredata alınmış ne önleyici tedbirlere başvurulmuş ne de bu konuda halk bilinçlendirilmiştir. Aksine temsil yetkisini halk adına kullanan yöneticiler, , kişisel menfaatler uğruna tabiatı hoyratça kullanmışlardır. Çevre katliamı bir yana, deprem gerçeği ortada dururken yıkılacağı bariz olan yapılar yapılmasına müsaade edilmiş, kayırma yoluyla kaçak yapılamşaya izin verilmiştir. Örnek olması bakımından 18,05,2018 tarihinde yürürlüge giren ve 3194 sayılı İmar Kanununda değişiklik yapan 7143 sayılı kanun gösterilebilir. Bu kanunun geçici 16, maddesine göre, yıkılması gereken kaçak yapılar belli bir bedel karşılığında affedilmiştir. Yani mevzuata aykırı olarak yapılan yapılar üzerinden vatandaştan para toplanmış, deprem gerçeği ise yazgıya havale edilmiştir. koltuğunu muhkem hale getirmek isteyen yönetici ile kaçak yapısını rahta çevirmek isteyen vatandaşın rasyonel düşünce yapısına sahip olduğu söylenemez. Topluma benimsetilen liberal ekonomi sistemi, bireysel menfaat için her yolu mübah kılmıştır. Günün sonunda gelinen nokta ise içler acısı. Yaşıyoruz ve alışkanlıklarımızdan vazgeçmez isek yaşamaya devam edeceğiz. Yöneticilerin kahir ekseriyeti yasaların, siyasi ahlakın ve vijdanın kendilerine yüklediği vazifeleri yerine getirmediler. 6 Şubat depreminde insanların günlerce kurtarılmayı beklediği ve zamanında müdahale edilmediği, binlerce insanın bu nedenle öldüğü herkesin malumudur. Deprem gerçeği karşısında önleyici tedbirler almayan, deprem esnasında insanları ölüme terk eden yöneticilerin yeniden inşa konusundaki iştahları anlamak zor olmasa gerek.
24,02,2023 tarihli 126 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2/7. fıkrası “Birinci fıkrada belirtilen alanlarda, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlardan uygulamaya dahil edilecek olanlar ile özel mülkiyete tabi diğer bütü taşınmazlar için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ilgisine göre devir veya alcele kamulaştırma kararı alınabilir” şeklindeki düzenlemesi ve devam eden madde düzenlemeleriyle özel mülkiyete tabi taşınmazların acele kamulaştırma ile kamulaştırılacağı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanığının insiyatifinde bu yerlerin inşası şirketlere verilebileceği ön görülmüştür.
ACELE KAMUŞALTIRMANIN YANLIŞLIĞI DİKMECE ÖRNEĞİ
Dikmece örneğinde olduğu gibi acele kamulaştırma kararnamesi hayata geçirilmeye başlanmıştır. Yıkılan kentlerin coğrafi yapısına uygun, güvenli, yaşanabilir ve kar amacı güdülmeden inşa edilmesi devletin pazitif yükümlülükleri arasındadır.
6 ŞUBATTAKİ FELAKETİN TEKRARINA ENGEL OLUNABİLİR
17 Ağostos 1999 depreminin yıl dönümü olması nedeniyle beklenen Marmara depremine dikkat çekmek, geç kalınmış olsa da halihazırda alınması gereken hangi önlem var ise ivedilikle almak, 6 Şubatta yaşanan felaketin tekrarının yaşanmasına engel olabilir. Ancak yukarıda izah etmeye çalıştığımız irrasyonel ve kaderci zihniyetle ciddi tedbirler alınmayacağı görülmektedir. 6 Şubat depreminde merkezi ve yerel yönetimlerin zaafiyeti karşısında STÖ ve gönüllülerin sergiledikleri dayanışma takdire şayandır. Dünyanın hemen her köşesinden depremzedelerin yardımına koşan birçok sivil toplum örgütü, halklar arasındaki kardeşliğin hala ayakta olduğunu ispat etmiştir. Ve esasen bu çağda sivil toplum kuruluşlarının kendi kaderleri üzerinde daha çok söz hakkı sahibi olması, yönetime doğrudan katılması gerekliliği demokratik toplum düzeninin inkişafi bakımından elzemdir.
GELECEĞİ VE KENTİMİZİ KARDEŞÇE İNŞA EDECEĞİZ
Bu güne kadar olduğu gibi bugünden sonra da tüm güçleriyle çalışacaklarını ve kentlerini ve geleceğini kardeşçe dayanışma içinde yeniden inşa edeceklerini belirten Atlan, sözlerini şöyle tamamladı:
Asi-Der olarak, bugüne kadar deprem bölgesinde nasıl yer aldıysak bugünden sonra da bu anlayış ile yer almaya devam edeceğiz. Geleceği ve kentimizi dayanışma içerisinde, kardeşçe, şek ve şüpheden ari yapısına uygun bir şekilde inşa edeceğiz.