Akaryakıt, elektirik, tohum, gübre pahalı.
Ekemiyoruz, dikemiyoruz ve sonunda kendimize yetecekken yetemiyoruz.
Güven verilemiyor, güvenemiyoruz.
Günü kurtarmaya çalışırken yarından emin olamıyoruz.
Dün aldığımız bugünden ucuz, yarın alacağımız daha pahalı.
Üstelik daha ne kadar olacağı, nerde duracağı da belli değil.
Sorun yokluk değil yoksulluk.
Sorun güvensizlik.
Yarın ne olacağı konusundaki belirsizlik.
Geçim sıkıntısı ve çaresizlik.
Çaresizlikle gelen kuyruklar;
Patates, soğan, ekmek, akaryakıt kuyrukları.
Ve kuyruklar çeşitleriyle çoğalarak uzayıp gidiyor.
Ve bunlara yağ kuyrukları ekleniyor.
Kimse keyfinden kuyruklarda ömür tüketmiyor.
Hepsi yokluktan değil yoksulluktan.
Yoksullukla mücadele edenler,
Yoksulluğu yaratanların suçlamasına maruz kalıyor.
Yoksullar, ‘Yağ varken yokmuş gibi kuyruklarla izdiham yaratıyor’ diye suçlanıyor.
Ülkede üretilecekken ithal edilen ürünlerin savaş nedeniyle engellenen gemileri bir telefonla yola çıktığı başarıymış gibi müjdeleniyor.
Ve liyakatsızlıkla becerisizliğin yarattığ bu kısır döngüde hayatlar mahvoluyor.
Bu durumu yaratanlar ise herşey olağanmış gibi davranıyor.
Tüm bu yaşananlar ise;
Bana anormal geliyor, yazık oluyor, bu yükü kaldıramıyor
ve hep bunlar;
Varlık içinde yokluk ve yoksulluk
Ağırıma gidiyor.
Bu cennet ülkede kimse bunları haketmiyor.
BAHRİ POLAT