‘RAS ES SENİ’ VE ‘KIDDES’ ETKİNLİĞİNDE BULUŞAN ASİ-DER’LİLER, “KADİM KENTİMİZ ANTAKYA’YA KATKIDA BULUNANLARI ONURLANDIRIP, İHANET EDENLERE HESAP SORARAK YÜRÜYECEĞİZ” DEDİLER.
ŞİŞLİ NAZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİ’NDE BULAŞAN ASİ-DER ÜYELERİ, HATAYLI SANATÇILAR HİLMİ YARAYICI, ALİ NAFİLE, YELDA EMEK VE SÜLEYMAN CAN ASLANYÜREK’İN SESLENDİRDİĞİ BİRBİRİNDEN GÜZEL TÜRKÜLER, ŞARKILAR VE AĞITLARLA DEPREMİ ANIP RAS ES SENİ VE KIDDES BAYRAMINI BURUKLUKLA KUTLADILAR.
İstanbul’daki Hataylı’lar Asi-Der organizasyonuyla Şişli Belediyesine ait Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde bir araya gelerek depremde hayatını kaybedenleri de burukluk içinde anarak, Ras Es Seni ve Kıddes Bayramını kutlayarak, tarihi ve kültürüyle yok olan Antakya’yı yeniden ayağa kaldırmak için var güçleriye çalışmalarını sürdürürken, katkıda bulunanları onurlandırarak, ihanet edenlere de hesap sorarak kararlılıkla mücadelelerine devam edeceklerini belirttiler.
Saat 18,00’de biberli ekmek, çeşitli katıklı ekmek, kabak tatlısı gibi çeşitli yöresel ürünlerin açık büfe ikramıyla başlayan kokteylin ardından Hataylı Şair İsmail Cem Doğru’nun sunuculuğunu yaptığı etkinlik için salona geçildi.
Salonu dolduran katılımcılara Hatay’ın eşsiz güzellik ve özellikleriyle, bu özellik, güzellik ve tarihinin nasıl yokolduğunu gösteren bir sinevizyon gösterisi sunuldu. Antakya’nın geçmişte kalan tüm güzelliklikleriyle, 6 Şubattan itibaren yokolmuş, yıkılmış yüzünü gösteren görüntüleri izleyenleri duygulandırarak hüzünlendirirken deprem felaketinin acılarını yüreklerinde hissederek bu yaşananları unutmayarak unutturmamanın kararlılıklarını yüreklerindeki acıyla hissederek yeniden yaşadılar.
Antakya’nın deprem gerçeğiyle duygsal bir hüznün yaşanmasına neden olan sinevizyon gösterisinin ardından Asi-Der başkanı Tevfik Usluoğlu, günün anlam ve önemini belirten etkileyici bir konuşma yaptı.
Filistinli’lere desteği sembolize ettiği için kefiyeyle örttüğü, barışı sembolize ettiği için üzerine zeytin dalı koyduğu ve Kurtuluş Caddesinin aydınlatılmasında kullanılan ve Antakya’daki depremle gelen karanlığı sembolize eden fanus koyduğu kürsüden, “Saygıdeğer Canlar, Sevgili Antakyalılar, Samandağlılar, Kırıkhan,Reyhanlı, Kumlu, ve Yayladağlılar, Arsuz ve İskenderunlular… Tüm Kadim Antakya’nın ve Asi’nin çocukları, Tüm. Hataylılar, Yüreği ile aramızda olan Tüm dostlar…..” diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
ASİ’NİN COŞKUSUYLA SELAMLIYORUM
Belkide ömrünün çok büyük kısmını İstanbul’da geçirdiği halde kalbi o topraklarla birlikte atan, güzel günlerini, yemeklerini , eğlencelerini hissettiği gibi 6 Şubat sabaha karşı İstanbul’daki yatağından fırlayarak kalkıp maddi manevi her türlü katkıyı koymak üzere o kadim topraklara ya kendini ya da dayanışmasını ulaştıran hemşerilerim, ASİ_DER’in kıymetli dostları, Antakyalılar ve sadece orada doğmamış olduğundan kendilerini “Antakyacı” olarak tanımlayan değerli hemşerilerim hepiniz ama hepinizi ASİ-DER adına ASİ’nın bu aylarda taşkın akan sularının coşkusu ile selamlıyorum.
ANKA KUŞU GİBİ KÜLLERİNDEN DOĞMANIN SEMBOLÜNÜ KUTLUYORUZ
Bugün burada hayatın orjinal sembolü olarak kabul edilen suyun, bilgeliğin, yaşam iksirinin verdiği güç ile oluşan, Babil’lerle başlayan, Arami kültüründe hayat bulan Tarım/ Ziraat Bayramı olarak insanlık tarihine geçen, 7000 yıllık kesintisiz karanlığın yerine aydınlığın, bereketin sembolü olan ve yeni yıl kutlaması olarak bugünü anlamlandırılan 14 Ocak- Ras es Seni ve 19 Ocak Kıddes Bilgeliğe hazır oluşun, zeytinin,reyhanın, bir Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmanın sembolünü kutluyoruz.
Yaşadığımız felakete rağmen akılla, bilimle ve insana insanlık erdemi ile sahip çıkarak, insanlığın ürettiği tüm değerleri sahiplenerek, Peygamber Muhammedin insanlığa getirdiği mesaj ile Aristoteles’in, Sokratesin, Peygamber Musa ve İsa Mesihin mesajlarının tarih içinde eşitçe kavrayarak Ramazan, Kurban, Ğadir Hum, Paskalya, Pesah, Kıddes, Ras es Seni, Evvel Temmuz, Nevruz ile insanlık üretmeye ve insanca yaşamaya adanmış her çabaya ve şahsa saygı ile Bayramınızı kurlarım…
FİLİSTİNLİ KÜÇÜK GENERALLERE SELAM ÇAKIYORUM
Bu kutlamaları hangi anlam ve içerikle olursa oldun gerçekleştiren tüm insanlığın, tüm hakların, Hatay’da, Adana da Mersin’de, Mardin’de, Sakarya’da, Trabzon’da,Rize, Düzce, Adapazarlı, Artvin, İstanbul’da, Mezopotamya’nın herhangi bir yerinde, dünyada, Arapların, Türklerin, Rumlar’ın, Ermenilerin, Süryanilerin, Kürtlerin, Gürcülerin , Çerkeslerin, tüm halkların, emekçilerin, tüm insanlığın Bayramını, Filistinde Özgürlük için, adil bir barış için Salahaddini çağırarak, Zeyd’in bir daha papucu savaş güçlerinin suratına fırlatmasını çağırarak, Fistinli küçük generallere selam çakarak,
BARIŞ KENTİ KADİM ANTAKYA RUHUYLA KUTLUYORUM
Mahmud Dervişin diliyle…. Kaydet, Ben Arabım, çocuklarımın sayısı dokuz, yani geçmişten günümüze Filistinde direnişin adıyla seslenerek ve ülkemizde en çok demokrasiye, güvenliğe, dayanıklı topluma, üretime, dayanıklı binaya diyerek; Küresel Çapta, demokratik, eşit, adil, özgür, ekolojik ve sürdürülebilir bir gelecek temennisiyle , saygı ve sevgi ile medeniyet biriminin sembollerinden biri olan bayramınızı Barışın dili ve Barış Kenti Kadim Kent Antakya’nın ruhu ile kutlarım.
FİLİSTİN KEFİYESİ VE ZEYTİN DALI BARIŞI, ANTAKYA FANUSU ÖLEN KENTİN YENİDEN DİRİLİŞİNİN SEMBOLÜ OLSUN
Ve önüme Filistin Kafiyyesini koyup, zeytin dalı uzatıyorum. Elime de Kadim Kent Antakya Fanusunu alıyorum. Bu fanus dünya da ilk aydınlatılan cadde Herod caddesi yada bugünkü adıyla Kurtuluş caddesini aydınlatmıştır. Ogün karanlığı yırtıp medeniyeti bize taşıyan bu sembol bugünde bir kentin ölümünü, ölen medeniyetin yeniden dirilişini sembolize etsin. Bugün kutladığımız bayram nasıl ki karanlıktan aydınlığa, zulme karşı hakkın ve haklının zaferini ifade ediyorsa bu fanus ta Kadim Kentimiz için bir daha karanlıktan aydınlığa çıkışın, depremde yitirdiklerimizin anısı, anıtı, sembolü olsun.
Başkan Usluoğlu, konuşmasında Büyük şair Nazım Hikmet’in deyişine de yer vererek şu dizeleri dile getirdi;
Günler ağır.
Günler ölüm haberleriyle geliyor.
– halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı –
ölüyor insanlarımız
– ne kadar çok –
sanki şarkılar ve bayraklarla
bir bayram günü nümayişe çıktılar
öyle genç
ve fütursuz…
Günler ağır.
Günler ölüm haberleriyle geliyor.
En güzel dünyaları
yaktık ellerimizle
ve gözümüzde kaybettik ağlamayı:
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gözyaşlarımız gittiler
ve bundan dolayı
biz unuttuk bağışlamayı…
Başkan Usluoğlu, Büyük Şair Nazım Hikmet’den okuduğu dizelerden sonra dünyanın kin tutmaz en bağışlayıcı kenti olarak nitelendirdiği Antakya’yı ayağa kaldırmak için “Hep birlikte yürüyelim” vurgusu yaparak konuşmasını şöyle sürdürdü:
ŞEHRİMİZ İÇİN FİKİR ÜRETEREK YÜRÜYELİM…
Dünyanın en kin tutmaz en bağışlayıcı şehrine dair söylenecek sözümüz çok, “Ama uzun söze vaktimiz yok, yürüyelim!” demiş yine büyük usta… Biz de hepbirlikte yürüyelim…
Şehrimiz için katkı koyanları onurlandırarak yürüyelim… şehre ihanet edenleri affetmeyerek ve hesap sorarak yürüyelim..
Dayanışmamızı büyüterek yürüyelim… Şehrimizin ihtiyacını görünür kılacak, talep edecek ve tuttuğunu koparacak yöneticileri talep ederek yürüyelim…
Temsiliyet sorununu aşmak için söz verelim bir birimize….Ve sadece seçimlere sıkışmadan hayatın her anında ve alanında şehrimiz için olanak yaratarak yürüyelim… Fikir üreterek yürüyelim…
KALKINMADA ÖNCELİKLİ KENT İLAN EDİLMELİ
Mesela Kadim memleketimiz bir an önce Kalkınma öncelikli kent ilan edilmelidir. Ölüm yerine yaşamı büyütmek için üretim gerek, destek gerek, şehrin kişiliği, şahsiyetinin korunması gerek. Tüm renklerimizle yeryüzü sofrasında her zaman bağdaş kurmak gerek…. Evet her ne olursa olsun, söz üstüne söz, taş üstüne taş koyarak aklımızla, yüreğimizle, inadımızla, çalışkanlığımız ve coşkumuzla yürümeye devam edelim.
Hepinize geldiğiniz için teşekkür ediyor. Ras es Seni ve Kıddessinizi kutlayarak gecemizi açıyor, bir kez daha “Hoş geldiniz” diyorum!
DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM
Yaşamı büyütmek için, aşk ile, umut ile, emek ile ve dayanışma ile kentimizi yeniden kurmak için Güneşli Günler Göreceğiz, Motorları maviliklere süreceğiz diyerek, umudu, inancı, dayanışmayı büyütelim ve Kadim Antakya’nın ruhu ile hepinize hoş geldiniz diyorum. Saygı ve Sevgiler sunarım…
KONUŞMACILAR
TAKDİS EDİLECEK KENT;ANTAKYA
Asi-Der kurucu başkan Av. Metin Atlan da yaptığı konuşmasında, Bugün Gıddes Bayramı. Gıddes demek takdis etmek demektir. Hz.Yahya nın Hz. İsayı takdis ettiği kutsadığı gündür. Peki bize ne oluyor. Biz, arap aleviler, Hıristiyan ait olan miladi bayramları da kutlarız, Gıddes Bayramını da kutlarız. Cumhuryet Bayramını da kutlarız. Ramazan Bayramını da kutlarız. Bizim kutlamadığımız bayram yoktur. Zaten bu yüzden güzeliz. Zaten bu yüzden değerliyiz. Zaten bu yüzden Antakyalı’yız. Peki insanlar, peygamberler, yüce kişilikler takdir edilir de, acaba kentler de takdis edilir diye bir soru geldi aklıma. Bunun adı Antakya. Antakya nasıl takdis edilmez ki? Bir hıristiyan kiliseye gideceği zaman dükkanını çok rahat bir şekilde bir sünni, bir alevi komşusuna rahatlıkla bırakabiliyorsa, bir yahudi mabedine giderken çok rahat bir şekilde dükkanını bir Aleviye hiç gözü arkada kalmadan bırakıyorsa, bir kent kocaman bir inancın, bir hıristiyanlık inancını bir kilisesini barındırıyorsa ve bir kent aslında dünyaya barışın ne olduğu konusunda geçmişe dönük olarak bir fikir verebiliyorsa, bu kadar derin bir kültür barındırıyorsa, bir kent gastronomisiyle aslında bütün dünyanın mutfağını içinde toplayan bir kent ise farklı farklı kültürleri içinde barındırabilen ve barış içerisinde yaşamayı becerebilen insanların kentiyse evet bu kent takdir edilir. Ve ben bu kenti takdis ediyrorum arkadaşlar. Şöyle söyleyebilirim. Biz 2000 sonlarına doğru İstanbul’da yaşayan ve bu kültürü, aslında bütün dünyanın bakmak, gelmek zorunda olduğu kültür olduğuna inandığım dostlarımızla böyle bişeyi başarabilirmiyiz diye toplandık ve yokluklar, yoksulluklar içinde Beyoğlu’nda bir binada dostlarımla bu derneği kurduk. İnanılmaz bir ilgi vardı. Bu ilgi 21 senedir devam ediyor. Beyoğlunda bir binaya sahip olduk. Ardından arapça müzik atelyesini ve folklor ekibini kurduk. Çok kıymetli Suat hocamız dilimizi daha doğru kullanma açısından hem arapçayı öğretti bize hem kültürümüzü. Hem de dilimize zenginlik katarak bir dil daha kazandırdı. 20Yıllık mazide bir sürü kültürel etkiliğimiz oldu. Kıt kanaat imkanlaımızla Çatalca’da bir arsaya sahip olduk. İnşa ettiğimiz binada hirisi etkinliğimizi sürdürüyoruz.
Bizim farkımız Antakya kültürünü yaşatmak, sürdürmek. Nedeni ise bütün dünyanın dönüp dolaşıp gelmek zorunda olduğu bu barış kentine, barış kültürüne ihtiyacı var. Bir realite var. Birşey var Antakya’da. Bu güzel kültürün demografik yapısını darmadağın etmek üzere hazırlananlar var. Bu gerçeklikler inanın bizi, bu kültürü ve bu anlayışı darma duman edecek. 6306 Sayılı bir afet yasası, kentsel dönüşüm yasası var. Kasım 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 7471 sayılı yasayla değişik bir madde eklendi. Ve bu maddeye göre inanın 10 sene sonra bu güzel kültür yok edilecek. Talancıların zihinleri muhteşem çalışıyor. Ama biz napıyoruz bilemiyorum. Bu konuyu oturup tartışıp belkide Antakya’ya aidet etmemiz gerekecek. Eğer bu kültürü gerçekten yaşatmak istiyorsak. Bu yasa ciddi şeyler getiriyor. Bir imar planı var ki dillere destan, evlere şenlik. Birilerini neoliberal kültürle, yani talancı bir zihneytle, rahtçı bir mantıka sokmaya hazırlanıyorlar. Yasal bütün koşulları yolları hazırlıyorlarve yakında gelecekler orada Toki adı altında ki benim hiç tasvip etmediğim birşey topraklarımız kısım kısım rezerv alanı diye ilan edilecek. Sonra Toki evleri, kamulaştırmalar ile tipik bir kapitalistin, bir müteahhidin bir şehre girip karını en yüksek noktada nasıl organize ve koordine ederse o şekilde koordine edecekler. Ve belki bir daire verecekler ama mutluluğumuzu çalacaklar.
Hepinizi Antakya’ya, bu kültürü sahiplenmeye davet ediyorum.
HATAYLI SANATÇILARDAN DUYGU YÜKLÜ TÜRKÜLER
KATKIDA BULUNANLARA ÇİÇEKLİ TEŞEKKÜR
Asi-Der başkanı Tevfik Usluoğlu, seslendirdiği birbirinden güzel türkü, şarkı ve ağıtlarıyla etkinliğe renk katan Hataylı sanatçılardan başta Hilmi Yarayıcı olmak üzere, Ali Nafile ve Yelda Emek’e çiçek takdiminde bulunarak teşekkür etti.
YÖRESEL ÜRÜNLER VE KİTAP STANDI
Etkinlik öncesi yöresel ürünlerin ikramıyla memleket lezzetlerinin özlemini gideren katılımcılar bol bol sohbet edip Hatay’ı ve Hataylı’yı konuşurken, Hataylı yazar ve şairlerin kitapları da kurulan bir standa satışa sunuldu.